Özel Arama
 



Bugün 26 ziyaretçi (48 klik) kişi burdaydı!
,

Necip Fazil Kisakurek



NECİP FÂZIL KISAKÜREK
Son dönem şâir, yazar ve fikir adamlarından. 1904’te İstanbul Çemberlitaş’ta, bir konakta dünyâya geldi. Babası hukukçu Fâzıl Bey, annesi Mediha Hanımdır. Âilesi, baba tarafından Kahramanmaraş’ın köklü âilelerinden Kısakürekzâdelere dayanır. Yazara verilen Ahmed Necib ismi, dedelerinden birinin adıdır.

1912’de Gedikpaşa’da bir Fransız Mektebine yazıldı. Sonra yine, aynı yerde bulunan Amerikan Kolejine, Büyükdere’de Emin Efendinin Mahalle Mektebine devam etti. Annesinin hastalığı dolayısıyla taşındıkları Heybeliada’da (1915) Nümûne Mektebini bitirerek oradaki Bahriye Mektebine girdi. İlk şiirlerini burada yazmağa başladı. Mektepte arkadaşları arasında lakabı “şâir”di. Bahriye Mektebini son sınıftayken terk ederek, 1917’de Dârülfünûnun Felsefe Bölümüne başladı. İlk şiirleri bu yıllarda dergilerde yayınlanmaya başladı. 1924’te Maarif Vekâleti tarafından Paris, Sorbon Üniversitesine tahsilini ilerletmek için gönderildi ise de, bir yıl sonra geri döndü.

Bir müddet Hollanda, Osmanlı ve İş Bankalarında müfettiş ve muhâsebe müdürü olarak çalıştı. Bankacılık mesleğinden 1938 yılında ayrılarak 1941 yılına kadar Fransız Mektebinde, Ankara Devlet Konservatuarında, İstanbul Devlet Güzel SanatlarAkademisinde, Robert Kolejde, Ankara Dil TârihCoğrafya Fakültesinde hocalık yaptı. Bu târihten sonra, yazar ve şâirliğinin yanısıra gazeteci olarak da basın hayâtına girdi ve siyâsetle ilgilendi. Böylece fikir ve aksiyon adamı olarak hayâtının sonuna kadar sürecek olan bir mücâdelenin içine atıldı. Büyük Doğu hareketi ve 1943’te başlayıp 1972’ye kadar süren Anadolu’yu köşe bucak tarayan, Almanya’ya kadar taşan konferansları bu devrededir. Yine, bu devrede sekiz defâda toplam 3 yıl 6 ay 20 gün hapis yattı. Kesif ve yorucu, mücadeleci bir hayattan sonra, 1972’de evine çekilen yazar, eser yazmaya, dergi ve gazetelerde şiirlerini yayınlamaya devam etti. 1980 yılında “Sultan-üşşüara” (Şâirler Sultanı) îlân edildi. 25 Mayıs 1983 günü, çile ve mücâdelerle dolu hayâtı sona erdi.

1922 yılında Yakub Kadri aracılığıyla Yeni Mecmua’da ilk şiirini yayınlayan Necib Fâzıl, hayâtının sonuna kadar çeşitli dergi ve gazetelerde şiirlerini yayınlamaya devam etti. İlk şiir kitabı, Örümcek Ağı 1925’te, Kaldırımlar ise 1928’de yayınlandı. Kaldırımlar şiiri, onu, şöhretin zirvesine çıkardı ve sanat çevrelerine kendini, şâir olarak kabul ettirdi. Bu ilk şiirlerinde koyu ferdiyetçilik ve derbeder (bohem) bir yaşayışın izleri görülür.

1934’e kadar eserlerine ve sanatına hâkim olan bu durumu, büyük âlim Seyyid Abdülhakîm Arvâsî’yi tanıyıncaya kadar devam etti. Beyoğlu Ağa Câmiinde ilk defâ tanıdığı bu zâtı, 1943 yılında vefâtına kadar, Eyüp’teki dergâhında ziyâret ederek, sohbetlerinde bulundu. Bu olay, Necib Fâzıl’ın şahsiyetine, fikrine, dünyâ görüşüne büyük etki yaptı. Âdetâ her şeyiyle yeniden doğdu.

Bu devreden sonra yazar, kendi tâbiriyle fildişi kulesinden iner, memleketine, insanlarına karşı sorumluluk duyan “Müslüman bir sanatkâr ve münevver” hüviyeti kazanır. Kalemiyle, inandığı, doğru, güzel, iyi bildiği değerleri yaymak, savunmak, tanıtmak gayreti, hayâtının sonuna kadar devam etti. Bu maksatla, şâirliğinin yanısıra, edebiyatın hemen her dalında kalem oynatarak, yüzden fazla eser verir. 1934’e kadar sâdece şâir olarak tanınan ve üç şiir kitabının sâhibi olan Necib Fâzıl, bu olaydan sonra her türde, bilhassa bir fikir ve aksiyon adamı olarak nesir alanında velûd, çok eser veren bir yazar olur.

Gazetecilik ve basın hayâtına atılır. 1936’da, uzun ömürlü olmayan, Ağaç isimli dergiyi çıkarır. İkinci Dünyâ Harbinin başında, Son Telgraf Gazetesinde, “Çerçeve” başlığı altında fıkralar yazmaya başlar. Fıkra yazarlığını çeşitli gazetelerde uzun müddet sürdürdü. Bu fıkralardan seçtiklerini, daha sonra Çerçeve başlığı altında yayınlamıştır. 1 Eylül 1943’te Büyük Doğu dergisini çıkarır. Bu dergi 1978’e kadar fasılalarla yayınını sürdürür.

Necib Fâzıl 1935’e kadar daha ziyâde ferdî, beşerî duyguları, kendi iç sıkıntılarını, buhranlarını dile getirir, “sanat için sanat” görüşüne sıkı sıkıya bağlıdır. Yalnız şiirle meşgul olur. 1935 yılından sonra şâirliğinin yanısıra, daha çok nesir eserleri verir. Bunlar tezli eserlerdir. Ya, “mutlak hakikat” dediği tezini işler, yâhut bu uğurda çektiği acıları, zorlukları, anlatır. Yazar artık “sanat Allah içindir” görüşündedir. Konu ve temalardaki bu değişiklik, daha önce kendini şâir olarak göklere çıkaran sanat çevrelerinin ve üst kademenin Necib Fâzıl’dan uzaklaşmasına ve “sâbık şâir” ilân edilmesine sebep olur.

Şiirlerinde dinç ve oturmuş bir dil, mazbut ve sağlam bir teknik bulunan şâir; bütün şiirlerinde hece veznini kullanmış “şekle” ısrarla bağlı kalmıştır. Modern şiir ölçüleriyle, tekke şiiri tarzında yazmıştır. İnsanın kâinattaki yeri, iç âlemin gizli duygu ve ihtirasları, madde ve ruh problemleri, mânevî duyuşlar... şiirlerindeki başlıca temalardır. Şiiri, günümüz şiirini ve zamanındaki bâzı şâirleri etkilemiştir.

Nesir dilinde derinliğe yöneldiği kadar da nükteye, kelime oyunlarına bağlı kalan bir ifâdesi vardır. Öfkeli, polemikçi, tenkitçi bir zekânın fantazi yükleri ve şaşırtıcı nükte buluşları nesrinin başlıca özelliğidir.

Eserleri, telif ve sâdeleştirerek yayına hazırladıklarıyla yüzün üzerindedir. Edebî türlerin hemen hepsinde eser vermiştir. Toplam eseri(8 şiir, 14 piyes, 7 senaryo, 3 hikâye kitabı, 2 roman, 4 hatıra eseri, 17 dînî-tasavvufî eser, 47 siyâsî-târihî inceleme eseri, hitâbe ve konferanslarla, fıkralarının toplandığı kitaplarla berâber) 102’dir. Ayrı kitaplar hâlinde yayınlanan şiirlerini, Çile ismiyle tek bir kitapta toplayarak, bunun sonuna şiir sanatı üzerine görüşlerini Poetika ismiyle ilâve eder. Şiirleri daha sonrakilerle birlikte Bütün Şiirleri adlı bir kitapta toplanmıştır. Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) hayâtını levhalar hâlinde anlattığı 63 bölümlü Esselâm, ikinci şiir kitabıdır. “Mutlak hakîkati yaymak için en üstün dokunaklı bir alet” dediği tiyatro sâhasında on dört eser vermiştir. Piyeslerinin bir kısmı filme alınmış ve oynanmıştır. Bir Adam Yaratmak, Nam-ı Diğer Parmaksız Sâlih; Sabırtaşı piyesi birincilik kazanmıştır. Ulu Hakan Abdülhamîd Han, Yunus Emre, Reis Bey, tiyatro eserlerinden bâzılarıdır. O ve Ben, Tanrı Kulundan Dinlediklerim, Târih Boyunca Büyük Mazlumlar isimli eserlerinde, Seyyid Abdülhakîm Arvâsî hazretlerinden hâtıralar nakleder. Rabıta-i Şerif risâlesini ve Reşehat kitabını sâdeleştirerek yayına hazırlar. Nefehat’tan seçtiği velîler Halkadan Pırıltılar adı ile yayınlanmıştır. Ayrıca Başbuğ Velîler adlı bir eseri daha vardır. Çöle İnen Nur, İlim Beldesinin Kapısı Hazret-i Ali, Benim Gözümde Menderes biyografik eserlerindendir. Doğru Yolun Sapık Kolları’nda ise Ehl-i sünnetin dışındaki bozuk mezhepleri anlatır.

Necib Fâzıl bir İslâm âlimi, eserleri de ilmî eserler değildir. Böyle olmadığını, ilmin ve sanatın sahalarının ayrı olduğunu kendisi de eserlerinde ifâde etmektedir. O, “Efendim” diye bahsettiği büyük bir İslâm âliminin sohbetleriyle sanat hayâtımızda zirve noktalara çıkmış, son yüzyılımızda yetişmiş en büyük şâir ve yazarlarımızdan birisidir. Dînî, mukaddes konu ve temaları işleyerek, düşünen, tefekkür eden genç nesillere faydalı olmaya çalışmıştır.
            Kaynak: Rehber Ansiklopedisi

İnternet Kullanımı ve Ortaya Çıkan Risklerin Çözümü
 
 
 
Türkiye'de İlk «Yer Altı Treni»/Metro!..
Genç Osman'ın Yapmak İstedikleri
Sıradışı Meslekler
Etkisiz İnsanların 7 Özelliği
Personel Memnuniyeti mi? Müşteri memnuniyeti mi?
Kapıkulu Süvarileri
 
©copyright WWW.BİZDENBAK.TR.GG  Tasarım : İstiklal Tüm Hakları "İstiklal'e aittir.
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol