Özel Arama
 



,

Osmanli Saltanati

                                     OSMANLI SALTANATI
      Osmanlılar Oğuzlar'ın Kayı boyuna mensuptular. Kayılar, Avşar,Beydili ve Yıva boyları ile birlikte hükümdar çıkaran boylardandır. Dolayısiyle başlangıçtan itibaren saltanatta eski Türk âdet ve gelenekleri tatbik edilmiştir. Ailenin reisi olan ve "Ulu Bey" ismini taşıyan kişi aynı zamanda memleketin de idarecisi olmuştur. Bu şekil Osmanlı Beyliği'nin ilk zamanlarında görülmekle beraber, asıl olan, saltanatın hükümdar bulunan kimsenin oğullarına geçmesi şeklidir. Ancak bir veliaht tayini görülmez. Devlet adamları ve askerlerce sevilen ve takdir edilen şehzade hükümdar olur, diğerleri bir isyan hadisesinin önüne geçilmek için öldürülürdü. Kuruluşta, ilk devirlerde Ahî teşkilatının da hükümdar seçiminde rolü görülmüştür. Ayrıca çok nadir olmak üzere, padişahların  yerlerine geçecek şehzadeyi devlet ileri gelenlerine vasiyet ettikleri olmuştur. Mesela Çelebi Mehmed, yeni bir kardeş kavgasının önüne geçmek için, oğlu Murad'ın hükümdar olmasını istemişti. Bu şekliyle Osmanlı saltanat usûlü Orta Asya Türk devletleri geleneğinden ayrılarak, hakimiyetin bölünmezliği ilkesine dayalı İslam hukukunu benimsemiştir.
       Padişah töreye göre memleketin sahibi sayılırdı. Bu sebeple tebaasının canı ve malı üzerinde tasarruf hakkı vardı; vasıtalı veya vasıtasız bunu kullanırdı. Her türlü kuvvet padişahın elindeydi. Fakat bunu keyfi olarak değil, kanun, nizam ve an'anelere dayanarak ve muamelâtın icaplarına göre yürütürdü. Devlet işlerinde kesin bir karar vermeden önce, işler divanda incelenir ve bundan sonra son karar hükümdarın olurdu. Hükümdarın herhangi bir mesele hakkında verdiği karar ve kat'i olarak beyan ettiği fikir kanundu. Bununla birlikte padişah devlet işleriyle ilgili meselelerde, şer'i ve hukuki konularda gerekli kişilerle görüşüp fikir alırdı. Bu durumdan anlaşılacağı üzere, zahiren geniş ve hudutsuz yetkiye sahip görünen padişah, aslında bir takım kanunlara bağlıydı. Osmanlı hükümdarlarının ilk ve en kudretli zamanlarına bile dîvân kararlarına uydukları ve bunun haricine çıkmadıkları görülmüştür.
        XVI. yüzyıl sonlarına kadar Osmanlı padişahları şehzadeliklerinde, sancakbeyliği ve savaşlarda ordu kollarında kumandanlık ederek memleket idaresinde ve muharabe usullerinde tecrübe kazanırdı. Bu sebeple başlangıçta hükümdarlar teşkilâtçı özelliğe sahip birer idareci idiler. Bundan dolayıda kıymetli devlet adamlarını çevrelerinde toplamışlardı.
        Osmanlı hükümdarları  ordularının bizzat başkumandanı
idiler; büyük ve mühim seferlere kendileri giderler, küçük seferlere ise selâhiyetli bir kumandan tayin ederlerdi. Padişahların seferleri terkettikleri andan itibaren ise başkumandanlık Serdâr-ı ekrem unvaniyle ve kendi yetkilerini haiz veziriazam  tarafından yürütülürdü.
        Fâtih zamanına kadar devlet idaresinde hüküm ve nüfûz Türk vezir ve Beylerinin ellerinde iken, II. Murat zamanından itibaren devşirmeden yetişen devlet adamları onların yerini almıştır. Nitekim 1444'de, II. Mehmed'in birinci defaki hükümdarlığında, Rum asıllı Zağanos Mehmed Paşa'nın fazla itibar görmesi, Veziriazam
Çandarlızâde Halil Paşa ile diğer devlet erkanının anlaşarak II. Murad'ı Varna savaşına getirip daha sonra tekrar hükümdar ilan etmelerine yol açmıştır. İstanbul'un fethini müteakip Halil Paşa öldürülüp diğer Türk devlet adamları iş başından uzaklaştırılınca meydan devşirmeden yetişmiş olanlara kalmış ve bundan sonra tam manasıyle Osmanlı saltanatı başlamıştır.
        II. Murad da dahil olmak üzere 1451 senesine kadar gelen Osmanlı hükümdarları daimî surette halkla temas ederler, dîvânda bizzat dava dinleyip devlet işlerini görürler ve savaş meydanlarında askerlerine silah arkadaşı olurlardı. Fâtih Sultan Mehmed saltanat usûlünü kabul ile dîvân müzakerelerini terkederek başkanlığı veziriazama bırakmıştır. Böylece hükümdarla reâyâ arasındaki görüşme ancak cuma namazlarına münhasır kalmıştır. Bununla birlikte bayramlarda padişahlar alay meydanında taht kurarak halkla bayramlaşmışlard
ır. Ayrıca Fâtih, müftiye, vüzerâya, kadıaskerlere, başdefterdara, nişancıya ve padişah hocalarına ayağa kalkmak usuûnü kabul etmiştir.
OSMANLI ŞEHZADELERİ
        XIV. asrın sonlarıyla XV. asırda diğer Anadolu Beylikleri'nde de görüldüğü gibi Çelebi ünvanıyla da anılan Osmanlı Padişah çocuklarına şehzâde ismi verilmekteydi.
        Şehzâdeler babalarının sağlığında yüksek bir sancağın idaresine tayin edilirler ve bu suretle bütün askerî ve idarî işlerde yetiştirilirlerdi. Yaklaşık olarak on-onbeş yaşlarında gönderildikleri sancaklarda kendilerine yardımcı olmak ve yetiştirmek üzere lala ismi verilen tecrübeli bir devlet adamı bulunurdu. Sancaktaki şehzâdelere Çelebi Sultan denilirdi. Şehzâdelerden sancakbeyi olanların yanlarında nişancı, defterdar, reisülküttab v.s. kalem heyetiyle mîriâlem mirahur, kapı ağası ve diğer bazı saray erkânı yer alırdı. Çelebi Sultanlar eğer yaşları müsaitse bizzat dîvân kurarlar ve kendi sancaklarına ait işleri görürülerdi. Sancağın bütün işlerinde söz sahibi olan lalalar, devletçe itimat edilen vezirlerden tayin edilirdi.
        Şehzâdeler kendi sancaklarında zeâmet ve tımar sahibi olabilir, berat ve hüküm verip bunlara isimlerini belirtir tuğra çekebilirlerdi. Ancak yapacakları bu işleri devlet merkezine bilgi vermek ve asıl deftere kaydettirmek mecburiyeti vardı.
XV. yüzyıl ortalarına kadar duruma göre İzmit, Bursa, Eskişehir, Aydın, Kütahya, Balıkesir, Isparta, Antalya, Amasya, Manisa ve Sivas gibi şehirler başlıca şehzâde sancakları olmuştur. Şehzâdelere Rumeli'de sancak verilmemiştir.
        Osmanlı şehzâdeleri, ya babalarıyla veya yalnız olarak sefere giderlerdi. Babalarıyla sefere katıldıkları zamanlarda ordunun yanlarında, bazan gerisindeki kuvvetlere kumanda ederdi. Her Osmanlı şehzâdesi veliaht tayini usûlü olmadığı için hükümdar olma hakkına sahipti. Bu sebeple hükümdar olana karşı, diğer kardeşlerin zaman zaman saltanat iddiasiyle ortaya çıktıkları görüldüğü gibi, babasına karşı hükümdarlık mücadelesine girenler de mevcuttu.


Görüntülenecek metin
 
Bugün 16 ziyaretçi (17 klik) kişi burdaydı!

İnternet Kullanımı ve Ortaya Çıkan Risklerin Çözümü
 
 
 
Türkiye'de İlk «Yer Altı Treni»/Metro!..
Genç Osman'ın Yapmak İstedikleri
Sıradışı Meslekler
Etkisiz İnsanların 7 Özelliği
Personel Memnuniyeti mi? Müşteri memnuniyeti mi?
Kapıkulu Süvarileri
 
©copyright WWW.BİZDENBAK.TR.GG  Tasarım : İstiklal Tüm Hakları "İstiklal'e aittir.
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol