Özel Arama
 



,

Sivil Mimari



          Sivil Mimari
      Osmanlı dinî mimarsi dışında, konut mimarisi, saray ve köşkler, medrese, han ve köprüle yapıldıkları devrin üslubunu ve yapılış fonksşiyonunu dışa vuran tipler olarak sayısıs örnekler verilmiştir. Türk evi diyebileceğimimz yapıalrın 200 yıldan daha eskiye giden örneklerini bulabilmek mümkün değildir. Bunun sebebini, inşaatta kullanılan ahşap malzemenin yangınlar ve istimlaklarla süratle yok olmasına bağlayabiliriz. Günümüze kalabilen örnekler kısmen kargir ve sürekli kullanıldığı için tamirlerle yaşatılabilen yalılar ve köşklerdir. Bunun dışında Osmanlı sivil mimarisinin en eski örnekelri, taş ve tuğla kullanılarak yapılmış diğer yapı tipleridir.
      Planlı bir cami yapısına benzeyen İznik Nilüfer Hatun İmareti (1388), aydınlık feneri olan bir büyük kubbe ile giderek küçülen kebbeler sistemiyle örtülmüştür. Zamanında aşevi olarak kullanıldığı anlaşılan yapının cephe duvarları kesme taş ve tuğla sıralarıyla örtülmüştür. İlk Osmanlı medreselerinden olan Bursa Yıldırım Medresesi avlusu kapalı, eş büyüklükteki öğrenci odaları ve büyük kubbeli mekanıyla ciddi ve ağır bir hava vermektedir. Çok düzgün kesme taşlarla örtülü beden duvarları ve enkli taşlarla tamamlanan kemerlerin bunda rolü büyüktür. Bazı medreselerde tıp eğitimi yapıldığı bu kurumların aynı zamanda hastane olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır. Bursa Yıldırım Darüşşifası (1399), Edirne'deki cüzzam hastanesi (1451), İstanbul Fatih Darüşşifası
(1470)'ndan sonra inşa edilen II. Beyazid'in yaptırdığı merkezi planlı büyük ölçülü bir örnektir. Büyük bir külliye içinde, dikdörtgen, avlulu bir bina ile altıgen planlı merkezi bir üniteden oluşan yapı kendi türünün tek örneğidir.
     
Sinan'ın ölümünden sonra öğrencileri, Sultanahmed'in mimari Sedefkâr Mehmet Ağa, Eminönü Yeni Cami'nin mimarı Davut Ağa ve Dalgıç Ahmed Çavuş, bir süre daha mimarideki klasik üslubun geleneğini sonraki kuşaklara taşımaya devam etmişlerdir. Ne var ki her alanda olduğu gibi, mimarlıkta da ölçü ve esaslar değişmeye başlamış veya kaybolmuş, klasik devir tamamlanmıştır. Geç Klasik Çağ diyebileceğimiz bir devreden sonra, Osmanlı mimarisinde kendine mahsus yeni bir üslup görülmemiştir. Barok çağa kadar Avrupa mimarisiyle alışverişleri çok sınırlı olan Osmanlı mimarisi, Lâle Devri (1703-1730) adıyla bilinen dönemden başlayarak hızlı bir "Batılılaşma" havasına girer. Bu dönemde mekan mimarisi yenilik yaratamaz. Ardarda gelen Barok ve Ampir üslupları dönemlerinde bazı büyük camiler yapılmakla birlikte, yapı faaliyetinin ağırlık noktası saray, köşk ve kasırlara kayar. Yüklü bir dekorasyon bir süs mimarisi ortaya koymaktan öteye gidemez. 1900'lü yıllardan sonra Neo-Klasik adıyla bilinen yeni bir mimari hareket belirirse de, Osmanlı sanatına özenerek bir çeşit rönesans yaratmaya çalışan bu akım, pek doyurucu ve kulanılışlı olmadığından, Anadolu'daki Türk sanatında tarihi üslupların son perdesi böylece kapanır.
      Osmanlı kültürü, sanatın hemen bütün dallarında, birbirine eşdeğer usta ve üstadları bağrından çıkarmıştır. Itri'ye karşılık Sinan, Nîgâri'ye karşılık Siyah Kalem'i tarihe maleden bu yapı, kendisini meydana getiren bütün unsurların katkılarıyla beslenmiş ve zenginleştirmiştir. Çöküş devrinin sanatını bazen "batılaşma" bazende "yabancılaşma" kavramyla ifade ederken, bu çelişkilerin siyasi ve içtimaî yankılarını Tanzimat ve Meşrutiyet olayalrında görüyoruz. Türkiye'deki bütün sanatlarda görülen ani değişmeyi, bu tür siyasi tercih ve dönemeç noktalarıyla birlikte düşünmek gerekir.
      Yeni rejim, yani Cumhuriyet, değişme halindeki Osmanlı mimarisini olduğu gibi devralır. Tarihin yeni bir sayfası çevrilirken, eski-yeni, güzel-çirkin kavramları da, hakim ideoloji tarafından ortay konulan kıstaslarla tartılmaya başlanır. 1920'lerin Türkiyesi'nde Cumhuriyet rejimi bütün hazırlıkları yanında çağdaşlaşma ve batılılaşma hareketinide tekrar gündeme getirir. Bu tavır Osmanlı İmparatorluğu'nda özellikle saray çevrelerinde çoktandır benimsenmiş olan bir eğilimin hukuki bir biçim kazanmasıdır.
      Son ikiyüz yıldır yapılagelmekte olan Islahat ve Yenilik hareketleri tepkileriyle birlikte gelmiştir. Mesela II. Meşrutiyet'ten hemen sonra mimaride, Neo-Klasik adıyla bilinen bir üslup kendini belli eder. Bu akım, Osmanlı sanatında belirmeye başlayan Batı süslemeciliğine bir tepkidir. Ziya Gökalp'in sistemleştirdiği Türkçülük akımından da beslenen Neo-Klasik üslup, Cumhuriyet'in ilk yıllarında da benimsenmiş ve bazı büyük devlet binaları bu üsluba göre yapılmıştır. Hatta bir ara bu üsluba "milli üslup"da denmiştir. Bu yapıların en seçkin örnekleri arsında; Ankara Türk Ocağı binası Etnografya Müzesi, bazı büyük banka binaları, İstanbul'da Dördüncü Vakıf Han, Sirkeci Büyük Postahane ve Sultanahmet'teki Ticaret Mektebi'ni sayabiliriz. Bir kısmı Osmanlı bir kısmı da Cumhuriyet döneminde yapılmış olan bu binalar "milli" gibi görünmekle birlikte, bir zihniyet farkını ve bazı mimari meseleleride beraberinde getirmektedir. Bu üslupta yapılmış bir lise binası, bir postahane veya hükümet konağı ile bir tren istasyonu arasında fazlaca bir fark yoktur. Bunun dışında, Neo-Klasik mimari, Cumhuriyet idealleri ve inkilaplarının ruhu ile pek  bağdaşmıyordu. Bu durumun farkına varılınca, Neo-Klasikten vazgeçilip milletlerarası modern mimari tercih edildi.
      Bu yeniden Batı'ya açılış, mimaride; süslemeden arınmış bir görünüş, şekil-fonksiyon işbirliği, simetriden uzaklaşma ve kübist ifade şeklinde özetleyebileceğimiz yeniliklerle ortaya çıktı. Bu defa da bu mimariye "milli" adı verildi. Ne varki, bu yeni üsluptaki yapıların örneklerini büyük Avrupa şehirlerinde bulmak her zaman mümkün oluyordu. Bütün bu gelişmeler ve günümüze kadar uzanan denemelere bakarak, Cumhuriyet rejiminin, yeni sanatın nasıl olması gerektiği konusunda belirli bir empozede bulunmadığı anlaşılmaktadır.

 
Bugün 7 ziyaretçi (8 klik) kişi burdaydı!

İnternet Kullanımı ve Ortaya Çıkan Risklerin Çözümü
 
 
 
Türkiye'de İlk «Yer Altı Treni»/Metro!..
Genç Osman'ın Yapmak İstedikleri
Sıradışı Meslekler
Etkisiz İnsanların 7 Özelliği
Personel Memnuniyeti mi? Müşteri memnuniyeti mi?
Kapıkulu Süvarileri
 
©copyright WWW.BİZDENBAK.TR.GG  Tasarım : İstiklal Tüm Hakları "İstiklal'e aittir.
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol